cura çorbası
1 kırmızı lahana,
2-3 domates,
2-3 patates,
2-3 kabak,
bir parça taze zencefil ( dozuna dikkat, yakıcı ;)
doğranır,
yumuşayana kadar kaynatılır,
blenderdan geçirilir,
1 kaşık un bir kasede azar azar çorba eklenerek çırpılır,
çorbaya eklenip çırparak bir süre kaynatılır,
zeytinyağı, tuz, biber, kuru kereviz yaprağı...
afiyet olsun :)
Cura Bodrum Residency
Self-organized initiative that hosts cultural producers for residencies, workshops, and conferences. It is located on the Aegean coast and aims to propose productive and critical uses for the touristic infrastructure off-season.
cura: 1. spiritual charge: care. 2. to restore to health and soundness, to bring about recovery: cure. 3. Root of the word “curator” in Latin; one who is responsible for the care of souls, later, one in charge of a museum, zoo, or other place of exhibit. 4. instrument with two or three strings that is used in folk music. 5. small sparrow. 6. the name of a short story written by Cevat Sakir Kabaagacli, also known as the Fisherman of Halicarnassus (A Flower Thrown to the Sea from the Aegean, 1972). 7. “The double sense of cura refers to care for something as concern, absorption in the world, but also care in the sense of devotion” Martin Heidegger
Wednesday, October 26, 2011
Saturday, October 22, 2011
KUZEY DEFTERLERİ
"...şimdi bile bu notların üzerinden son bir kez geçerken gerçekten herşey tıpatıp böyle miydi diye sorarken yakalıyorum kendimi, bu bir tarih çalışması değil, mikro-tarih bile değil. açıklanması zor bir önseziyle yakalanmaya çalışılmış bir kişisel tarih parçası belki. çünkü bütün bu notlardan kısa bir süre sonra bütün bu tarih kaybedildi..."
Lale Müldür 1992
Lale Müldür 1992
GÜNEBAKANLARI KORUMAKLA UĞRAŞIYORUM
Bu söyleşi için telefon ettiğinizden beş-on dakka sonra, epiy 'sportif' bir olay geçti başımdan. Bizim Dragos'taki evin yanında boş bir arsa var, önü resmen çöplük, kibarlara yani. Çoğu ecnebi olmakla üzere konserve kutuları, Amerikan çaputları falan-filan... aşağı mahallelerden gelen çolun-çocuğun talanından arta kalsa da hayli bir yekun. Çöplük resmetmeyi aklına takmış ressamlara salık veririm, renkli mi renki, civciv mi civciv bir konu... Arsanın başka bir yararı daha var, gerileri bekçilerin ineklerine otlak. Baharın ne güzeldi inekler, yemyeşil otların arasında hışır hışır. Şimdilerde başları darda, sararmış dikenler içinde. Aksilik bu ya, ben de duvarın dibine günebakanlar diktiydim şirinlik olsun diye. Güneşiliğini severim onların. Mallar, haklılar gerçi, musallat oldular benim sarı sıcaklarıma. Sığırtmaç da, domuzluğundan herhal, hayvanları kaçırmışlığa yatıyor. Olan bizim günebakanlara oluyor.Dedim a, tam telefon ettikten sonra siz, bi baktık, bir dana güneşten yediği yetmemiş gibi , bahçeye dalmış, ordan burdan hırsızlayıp diktiğim çiçeklere abanmış. Çıkarabilirsen çıkar. Hötzöt, taş, sopa, attık fıkarayı dışarı. Açtım sonra telefonu Kooperatifin bekçilerine, "Önümüzde çiğnedi bir otomobil bir danayı, gelin alın" diye. Can havliyle toplaştı bekçi arkadaşlar ya, yaralı dana yok ortada. arasın dursunlar gayrı... Bu uzun öyküden çıkardığım kıssa mı ne? Şairliğinizi nasıl sürdürüyorsunuz?" diye soruyorsunuz ya, ona yanıt bu! Bu ara ben, kardeşler, davarlara karşı günebakanları korumakla uğraşıyorum...
Yeterince ciddi olmadı mı bu yanıt dersiniz? Varsın, olmasın!... Ben şiiri ciddiye almıyorum ki zaten, yeter ki şiir beni ciddiye alsın! Davetsiz misafirdir, pat diye gelir o, ya bir afrika menekşesini, ya ölen delikanlıyı bahane eder, oturur karşıma, kaldırabilirsen kaldır artık. Baudelaire öyle demiş ya: "Esin dediğin gelmesine nasıl olsa gelir, güçlük onu sepetlemektedir..."
Bekleyen belasını da, mevlasını da bulur, demişler. Şiir ki hem beladır, hem mevla, o halde beklemeyi bileceksiniz! Yalnız, beklediğinizi çaktırmadan. Sözgelimi; Taksim Meydanı'nın (eskiden ama) ordaki saatin altında sevgilinizi bekler gibi, ortada dolana dolana, ıslık çala çal... hava alıyormuşsunuz sanki... Saatler saati beklersiniz, gelmez kafir... Ne yapalım, bu sefer olmadı, bidaha sefere...
CAN YÜCEL 1991
Yeterince ciddi olmadı mı bu yanıt dersiniz? Varsın, olmasın!... Ben şiiri ciddiye almıyorum ki zaten, yeter ki şiir beni ciddiye alsın! Davetsiz misafirdir, pat diye gelir o, ya bir afrika menekşesini, ya ölen delikanlıyı bahane eder, oturur karşıma, kaldırabilirsen kaldır artık. Baudelaire öyle demiş ya: "Esin dediğin gelmesine nasıl olsa gelir, güçlük onu sepetlemektedir..."
Bekleyen belasını da, mevlasını da bulur, demişler. Şiir ki hem beladır, hem mevla, o halde beklemeyi bileceksiniz! Yalnız, beklediğinizi çaktırmadan. Sözgelimi; Taksim Meydanı'nın (eskiden ama) ordaki saatin altında sevgilinizi bekler gibi, ortada dolana dolana, ıslık çala çal... hava alıyormuşsunuz sanki... Saatler saati beklersiniz, gelmez kafir... Ne yapalım, bu sefer olmadı, bidaha sefere...
CAN YÜCEL 1991
Thursday, October 20, 2011
SAKIZLI LORLU KURABIYE
Tijen İnaltong ve halamın tarifinden...
1/4 su bardağı zeytinyağı
250 gr tatlı lor peyniri
1 su bardağı toz şeker
2 yumurta
1 çay kaşığı karbonat
2 su bardağı un
2 parça damla sakızı
2 çorba kaşığı susam
zeytinyağı, lor, şeker ve yumurtaları (birinin akını ayırıp) karıştırın. karbonat ve un ekleyip yoğurun. hamur yapışmaz hale gelene kadar un ekleyin. sakızı dövüp ekleyin. şekil verdiğiniz kurabiyeleri yumurta akına bandırıp susama değdirin. 180 derece fırında 30 35 dakika kadar pişirn.
1/4 su bardağı zeytinyağı
250 gr tatlı lor peyniri
1 su bardağı toz şeker
2 yumurta
1 çay kaşığı karbonat
2 su bardağı un
2 parça damla sakızı
2 çorba kaşığı susam
zeytinyağı, lor, şeker ve yumurtaları (birinin akını ayırıp) karıştırın. karbonat ve un ekleyip yoğurun. hamur yapışmaz hale gelene kadar un ekleyin. sakızı dövüp ekleyin. şekil verdiğiniz kurabiyeleri yumurta akına bandırıp susama değdirin. 180 derece fırında 30 35 dakika kadar pişirn.
Saturday, October 8, 2011
Wednesday, October 20, 2010
Providing sanctuary to writers
freeDimensional (fD) supports culture in the service of free expression, justice and equality. To this end we nominate culture workers-in-distress to artist residencies that have vacant space for accommodation. fD recently nominated two poets to stay at cura bodrum. Here is what one of them says about the experience so far:
"Bodrum is just wonderful. very beautiful and peaceful environment, full of inspirations...
it will surely affect the play we are working. I haven't been this productive for [the] last two or three years."
Wednesday, July 14, 2010
Monday, July 5, 2010
Wednesday, June 30, 2010
Goings On in Beirut
Goings On is a temporary platform that encourages creative exchange between independent practitioners. The aim is to facilitate communication about site specific and locally generated knowledge in a friendly and conducive environment. Goings On brings together practitioners for critical debate and exchange, providing opportunities for participants to reflect on their own practice while staying informed by a wider context. Goings On consists of project presentations, moderated discussions and collaborative group work as well as sharing meals and hanging out together.
Participants: Pikene på Broen (Norway), Kultivator (Sweden), rum46 (Denmark), El Hervidero (Spain), All Art Now, (Syria), Samandal (Lebanon), Makan House (Jordan), Medrar (Egypt), Cura (Turkey) and more.
"Space makers Beirut"
Public presentations by invited guests from Beirut, Friday June 25 at 6pm. Ceasar Namour (Recto Verso gallery) Christine Tohme (Ashkal Alwan) and Jadmur collective
"Space as Support"
Public presentations by invited guests, Sunday June 27 at 3pm. Pikene på Broen (Norway), Kultivator (Sweden), rum46 (Denmark), El Hervidero (Spain), All Art Now, (Syria), Samandal (Lebanon), Interruptions (Jordan), Medrar (Egypt), Cura Bodrum residency (Turkey) Music performance and drinks. All welcome!
98weeks Project Space is located at Naher street (Jisr el hadid), Chalhoub building, n 22 - ground floor, facing Spoiler Center, dead end street at the corner of Anthurium flower, left side, corner bldg.
You can check out at http://98weeks.blogspot.com/
Tuesday, June 29, 2010
Subscribe to:
Posts (Atom)